Mustafa Ünal - 'Surda bir gedik açtık...'
Bu tartışma kayıtlara geçmeli. Unutulmamalı, yarın hatırlanmalı. Bu garip dönemi en iyi özetleyen örneklerden biri.
Tek o değil elbette. Acayiplikler o kadar çok ki. Toplasan ansiklopedi olur. Belki bugün için pek bir anlamı yok. Zira devrin sadece vicdanı yaralı değil, akıl ve izanı da sorunlu. Buna sürecin de diyebilirsiniz. Ama tarihin vicdanı da var, akıl ve izanı da... Vicdansızlık, izansızlık bir gün bitecek. O yüzden bugünden düşülen notlar yarın için kıymetli.
Meseleyi anlamış olmalısınız. Ağır saldırı altındaki Fethullah Gülen, dostlarıyla sohbet ederken Necip Fazıl'ın ‘Surda gedik' şiirini okudu. Uzun değil, iki mısralık şiir. Biraz mürekkep yalayan herkesin ezbere bildiği bir şiir. Ayrıca Necip Fazıl uzmanı olmaya gerek yok. ‘Sakarya Türküsü' kadar dillerde pelesenk...
Bir slogan havası da olduğu için siyasetçi nutuklarının vazgeçilmezleri arasındadır. Karşı tarafa, muhalif cepheye meydan okuma da cabası... ‘Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes / Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es'. Bu şiire ‘Gençliğe Hitabe'de de yer verdi. Üstad'ın acaba ilham kaynağı neydi? Acaba bunu hangi olay üzerine söyledi? Kendi özel hikâyesi içinde karşılığı olmalı. Yıllar önce biri bana ‘MSP Meclis'e girince...' yazdı demişti. Altındaki tarihi okuyunca ilgisinin olmadığını görmüştüm. Necip Fazıl, şairlerin sultanı, büyük fikir ve düşünce adamı ama siyasete uzak değil. Adnan Menderes'in idamı üzerine ‘Zeybeğimi birkaç kızan vurdular...' diye başlayan ‘Zeybeğin Ölümü' şiirini yazdı. Bir mısraında ‘Allah deyip şöyle bir doğrulsana' dedi.
1965 seçimlerinden sonra yazdığı bir şiir var Necip Fazıl'ın. Seçimleri kim mi kazandı? Süleyman Demirel'in AP'si. Demokrat Parti'nin siyasi mirasçısı olarak bayrağı devraldı. 27 Mayıs'a ve İsmet İnönü'nün CHP'sine karşı büyük bir zaferdi: Yüzde 52,8 oy oranıyla. Üstad, seçim sonuçlarının ardından ‘Gülen ayva ağlayan da nar ağacı / Sonbaharda yemiş verdi darağacı' beytini yazdı.
Darağacının meyvesi olarak gördü sandık sonuçlarını. MSP ve MHP ilişkileri ilginçtir Necip Fazıl'ın. Erbakan ve Türkeş yazıları unutulmaz. Eskiler iyi bilir. 10'a kadar yazdığı ‘Raporlar'ı özellikle... Dokuzuncusunda günlük siyasi değerlendirmeler yapar. ‘MSP'yi balmumu adamlar ve merkezlerindeki nefsaniyet heykelinden temizleyiniz, neferlerinizin ayağındaki postal olalım' cümlesi var sözgelimi. Bugüne de ışık tutan. Biliyorum lafı fazla uzattım, Necip Fazıl ve siyaset deyince konu dağıldı. Ruhu şâd olsun Üstad'ın. Zalimlere hiç meyletmedi, hep mazlumun sesi oldu...
Hocaefendi'nin Necip Fazıl'dan okuduğu ‘Surda gedik...' şiiri üzerine öylesine yorumlar yapıldı ki akla ziyan. Televizyon ekranlarından gazete sayfalarına taşındı. Aralarında ‘akıllı' bildiğim adamlar da var. Güya Hocaefendi Diyarbakır Sur'da yaşananları kastetmiş. Sur mesajı göndermiş. Sohbetlerini, konuşmalarını yakından izleyenler bilir, mesajları çok açık Hocaefendi'nin. O sohbette de öyle. Hangi amaçla, hangi gelişmeler üzerine söylediği belli.
Başka maksatlar aramak için ya bir akıl sorunu yaşamak ya da art niyetli olmak lazım. Üçüncü bir şık yok. Her ikisi de olabilir mi? Evet. Çünkü vicdansız ve izansız bir devir. Bu devrin kahraman(!) çocuklarından da beklenir. Bir kişi olsa üzerinde durmazdım. Fakat sayıları pek çok. Her gün de yenisi ekleniyor.
Süreci özetleyen en iyi örneklerden biri olarak tarihe not düşmek istedim. ‘Unutulmasın' diye. Yarın hatırlamak ve ‘Ne günlerdi' diye anlatmak için.
Ama şunu da söylemeliyim, arkadaşlar keşke mizahı bıraksa da bir parçası oldukları devr-i iktidarlarında devletin neden Diyarbakır'ın kalbi Sur'u 2 aydır kontrol altına alamadığını düşünseler. Neden neden neden?..
Meydan okuma, şiir, Sur demişken Diyarbakırlı şair Ahmet Arif'in ‘Otuzüç Kurşun' şiirinden birkaç dizeyle bitirelim: ‘Vurun ulan / Vurun / Ben kolay ölmem / Ocakta küllenmiş közüm / Karnımda sözüm var / Haldan bilene...'